Bugün sizlere Serena ve Venus Willams kardeşlerin hayat hikayesinden söz etmek istiyorum.
1979 yılında tesadüfen Tenis – Tek Kadınlar final maçının yayınına rastlayan Richard Williams, turnuvayı kazanan Rumen raket Virginia Ruzici’ye 4 günlük mesai sonunda 40 bin dolarlık ödülü verildiğini gördü. O güne kadar 40 bin doları bir arada görmeyen Richard Williams karısı Oracene’e döndü ve “Hemen iki çocuk yapalım ve onları Dünya Tenis Şampiyonu olarak yetiştirelim” dedi.
Orecene ilk çocuğuna hamileydi. Fakat, çocuklara tenisi kim öğretecekti? Richard ilk olarak “Çocuklarımı nasıl şampiyon tenisçi yaparım?” sorusuna yanıt olarak 78 sayfalık bir strateji planı hazırladı.
Sonrasında bir tenis kitabı, kullanılmış tenis raketi ve tenis topları satın aldı. Belediye parkında tenis oynayanları seyrederek duvar çalışması yapmaya başladı. Richard’ı parkta çalışırken gören yaşlı bir siyahi tenis hocası günlüğü bir şişe viski karşılığında tenis dersi vermeye başladı.
17 Haziran 1980’de Venus Ebony Starr Williams ve 26 Eylül 1981’de Serena Jameka Williams doğdu. Kendi işini rayına oturtan Richard işini evinden yöneterek kendisini tümüyle tenis öğrenmeye verdi. Çocuklar 5-6 yaşlarına geldiklerinde Richard’ın yönetiminde tenis oynamaya başladılar.
Babaları tarafından Compton ve çevresindeki kortlarda tenise başlatılan Williams Kardeşler, gelecekte karşılaşabilecekleri zorlukları orada adeta simüle etti. Hatta baba Williams çevredeki çocuklara para verip kortlarda antrenman yapan kızlarına ırkçı küfürler etmelerini sağladı.
Baba Williams, çetelerin kontrol ettiği kortları onlarla kavga ederek elde ettikten sonra yerdeki cam kırıklarını ve uyuşturucu izlerini ortadan kaldırmadan antrenmanları sürdürdü. Böylece kızlarına hayatta karşılaşacakları zorluklara karşı mücadele gücünü, sınırları zorlama tutkusunu aşılamayı amaçladı.
Richard’a göre çocukları küçükken çete mahallelerinde oynarsa büyüdüklerinde kendilerine düşmanca bakan beyaz seyirciler önünde daha başarılı olacaklardı.
Sonuçta iki savaşçı, iki gladyatör yarattım.
Richard Williams
Richard’ın ilginç çalışma yöntemleri vardı. Çocuklarına savaşçı olmaları için tekvando dersleri aldıran Richard, daha iyi denge sahibi olmaları için dans dersleri de aldırıyordu. Topa daha çabuk yetişmeye alışsınlar diye onları havası kaçmış, az zıplayan eski toplarla çalıştırıyordu.

Richard, Venüs ve Serena’yı yetiştirirken çocuklarının odalarına ve antrenman sahasına kendi hazırladığı afişleri asarak çocuklarının inanmayı, pes etmemeyi, sonuna kadar savaşmayı ve her zaman planlı bir şekilde çalışmayı ilke edinmesini amaçlıyordu.
Bir şampiyon olmak için dört özelliğe sahip olmanız gerekiyor. Sert, dayanıklı, güçlü ve mental olarak sağlam olmalısınız. Bu özellikler sonradan öğrenilmez, doğuştan sahip olmanız gereken şeyler. Venus bir şampiyon olmak için her şeye sahip ve olacak da… Serena ise bir bulldog gibi, sizi ısırdığında ondan kaçma şansınız yok. Kızlarımı karşılaştırmak istemem ama Serena daha iyi bir oyuncu olacak.
Baba Williams, henüz 10’lu yaşların başlarındaki kızlarını bu cümlelerle anlatıyordu. Haklı olduğu da daha sonradan ortaya çıkacaktı.
Serena kazanabileceği her maçı kazandı ve daha kariyeri bitmeden “Tarihin en iyi kadın oyuncusu” olarak anılan birkaç isimden biri oldu. Richard, büyük kızı Venus hakkında da haklıydı. O da 2000’li yılların en başarılı tenisçilerinden biri olmuştu. Bu süreçte elde ettiği beş Wimbledon zaferi de onu tenisin en prestijli turnuvasını en çok kazanan sporcular listesinde üst sıralara yerleştirmişti.
Baba Williams’ın her bir detayını planladığı bu muhteşem kariyer için Williams Kardeşler şöyle diyordu:
Babama göre, tenis bizim Compton’dan çıkış biletimiz olacaktı, Los Angeles’ın en zor ve karışık mahallelerinin birinden. Bunun için ne gerektiğini biliyordu. Bize sadece oyunu öğretmenin yetmeyeceğini biliyordu. Tanrı vergisi yetenek ve atletizm bizde vardı. Fakat oyun ve hayatta tutunmak için gereken tutkuyu, demir gibi iradeyi ve sabrı bu şekilde bize aktarıyordu.
Serena Williams
Venus ise “Tenisçi olmam benim değil, babamın hayaliydi” diyerek bu konuda bir seçme şansının olmadığını söyleyecekti. Evet, Serena Williams şüphesiz daha iyi oyuncu olmuştu belki ama kabul etmek gerekir ki Venus Williams da her zaman ‘tarihin en iyi oyuncusunun kardeşi’ sıfatından çok daha fazlasıydı.

Yazımı Serena Williams’ın şu sözleriyle noktalamak isterim:
Ben siyahım ve bir kadınım. Siyah insanlar için çok bir şey ifade etmeyen, beyaz insanlar için de siyahların farklı algılandığı bir sporun içindeyim. Ama bir şekilde bu yolda gitmek isteyenlerin önünü açmak, onlara ilham kaynağı olmak isterim. Umarım takip ederler. Geleceği beraber değiştireceğiz.
Kim bilebilirdi ki 1979 yılının bir Pazar gününde Richard Williams’ın kurduğu hayalin bugün milyonlara ilham veren iki yaşayan efsaneye dönüşeceğini?
Kaynak
- Kort Dergi
- Black and White: The Way I See It, Richard Williams
Cok güzel bi yazı olmuş.Mükemmel bir başarı öyküsü ve bir babanın hayallerinin sonunda gerçeğe dönüşmesi...sıradan,fakir mahalleden yetişen iki çocuğun dünyanın en başarılı sporcuları olma hikayesi herkes icin örnek teşkil ediyor...